Over 10 years we help companies reach their financial and branding goals. Engitech is a values-driven technology agency dedicated.

Gallery

Contacts

411 University St, Seattle, USA

engitech@oceanthemes.net

+1 -800-456-478-23

Miras Hukuku

Miras hukuku yaşamsal alanlarda ortaya çıkan ihtiyaçlardan biri olan miras bırakmaya ilişkin düzenlemeleri içerir. Vefat eden kişilerin mal varlığına ilişkin düzenlemeleri kapsayan bu hukuk dalında geniş bir açıyla çeşitli konuların ele alındığı görülür.

Mirasçılar vefat eden kişinin malları ile ilgili olarak mal paylaşımı yapılacağı zaman miras hukukuna uygun olarak hareket etmekle yükümlüdürler. Miras hukuku yapısı itibarı ile karmaşık olması ile dikkat çekerken bu konuda profesyonel bir danışmanlık alınması önerilir.

Mirasçı türleri söz konusu olduğunda iki konu başlığından söz edilmesi gerekirken yasal mirasçı ve atanmış mirasçı bu konu başlıklarıdır. Ayrıca tereke olarak adlandırılan ve vefat edenin mal varlığını ilgilendiren kavramdan da söz etmek gerekir.

Miras hukuku dendiğinde gerçek bir kişinin ölümünün gerçekleşmesinin ardından ölene ait olan ve devredilmesi mümkün bulunan hakların kime geçeceğine ve nasıl bir yol izleneceğine dair izlenecek yolları içeren hukuk dalından bahsedilmiş olur.

Bir kimse vefat ettiğinde mirasçılara bazı özel haklar devredilir. Bu haklar miras olarak adlandırılır. Tereke olarak adlandırılan kavram ise ölenin miras yoluyla mirasçılarına bıraktığı malvarlığının bütünüdür. Bunun yanı sıra malvarlığı ve tereke her zaman birbirine denk olmayabilmektedir.

Muris olarak da adlandırılan miras bırakan gerçek kişidir. Mirasçı olarak adlandırılan taraf ise miras bırakanın vefatı nedeni ile terekesi üzerinde hak sahibi olan kişidir. Kanuna göre kendiliğinden mirasçı olabilen kişiler kanuna dayalı olarak bu hakkı elde ettiklerinde yasal mirasçı olarak kabul edilirler.

Miras hukuku söz konusu olduğunda hukuksal birçok terimden bahsetmek gerekir. Atanmış mirasçılar miras bırakanın yasal varisi olmayan fakat miras bırakan tarafından onun iradesine bağlı olarak mirasa dahil edilen kişilerdir.

Yasal mirasçılar ise vefat edenle olan kan bağı sebebi ile miras bırakanın bıraktığı mallara kanunen ortak olan kişilerdir. Bu hukuk dalı içerisinde derecelendirme sistemi uygulanır. Derecelendirme sistemi aynı zamanda zümre sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Zümre sistemi içerisinde mirasçılar derecelendirilir.

Türk Medeni Kanunu çerçevesinde ele alınan zümre sisteminde kan bağı esas alınır. Vefat edenle kan bağı olanların arasında yapılacak derecelendirme mal paylaşımı sırasında dikkate alınır. Yasalara uygun şekilde bir mirasçılık hakkına sahip olan kişilerin zümre sistemi içerisinde yer alması zorunludur.

Miras hukuku kapsamında yer alan zümre sistemi ya da diğer adıyla derecelendirme sistemi kendine özgü bir uygulamaya sahiptir. Bu sistemin işleyişinde kurallar dahilinde hareket edilirken mirasçıların pay oranları belirlenirken bazı kurallar dikkate alınır.

Mirasçıların pay oranlarını belirleyen sistemdeki dereceleri olurken bir önceki zümrede yer alanlar sonraki zümrede yer alan mirasçılık haklarını belirleyen unsurlardır. Bu sistemin kendine özgü işleyişinde birinci derecede mirasçılar vefat edenin alt soyu olarak tanımlanır.

Vefat edenin alt soyu dendiğinde ise çocuklar ve torunlardan söz edilmiş olur. Ayrıca bu sistemde yer alan ikinci derece mirasçılar ise miras bırakanın ana babasıdır. Ana baba eşit miras hakkına sahip olan taraftır.

Miras Hukuku Davaları

Miras hukuku ile ilgili olarak karmaşık bir yapıdan söz etmek yanlış olmaz. Bundan dolayı da bu tür davalar söz konusu olduğunda avukatlara danışılması hak kayıplarını önlemek açısından lüzumlu görülür. Bu hukuk dalında birinci dereceden, ikinci dereceden ve üçüncü dereceden mirasçılar bulunurken üçüncü dereceden mirasçı olanlar büyükanne ve büyükbaba olmaktadır.

Miras bırakanla ilgili olarak bilinmesi gerekenler arasında ölüme bağlı tasarruf adı altındaki uygulamaların da olduğudur. Bu uygulamada miras bırakanın ölümünden sonra yürürlüğe girecek olan son arzuları hukuki bir değer taşıdığında bu şekilde adlandırılır.

Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruf ve şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf olarak da bu konu iki gruba ayrılır. Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruf miras bırakana ait maddi anlamdaki içerikler olurken vasiyet ya da mirasçı atama gibi durumlar bu grupta yer alır. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf ise miras bırakanın son arzularının açıklanma şeklidir.

Miras hukuku içerisinde yer alan terimlerden biri de vasiyet alacaklısıdır. Miras bırakanın vefatının ardından tereke üzerinde hak kazanan gerçek ya da tüzel kişiler vasiyet alacaklısı olarak adlandırılır. Bu kişiler mirasçı olarak değerlendirilmediklerinden terekenin borçlarından sorumlu olmazlar.

Miras ortaklığı olarak adlandırılan durumda ise mirasçılar miras bırakanın vefatının ardından terekeye ait haklara olduğu kadar borçlara da ortak olurlar. Hak ve borçlar birden fazla mirasçı olması durumunda da herkese aynı anda geçmektedir.

Miras ortaklığı adı verilen durumda mirasın paylaşımına kadar geçerli olan bir ortaklıktan söz etmek doğru olur. Yasal mirasçılık söz konusu olduğunda devreye giren zümre sisteminde birinci zümre olarak adlandırılan grup miras bırakanın altsoyudur.

Miras hukuku söz konusu olduğunda üçüncü zümreye kadar bu zümre de dahil olmak üzere mirasçı oldukları görülür. İkinci zümrede miras bırakanın ana babası ve onların alt soyu bulunur. Miras bırakanın kardeş, yeğen gibi kan bağı olan akrabaları bu zümrede yer alır.

Üçüncü zümrede ise miras bırakanın büyükanne ve büyükbabasıyla onların alt soyunun yer aldığı görülmektedir. Amca, dayı, teyze ve onların alt soyu da bu zümreye dahildir. Bu zümrenin mirasçılığı sınırlandırılırken sağ olan eşle beraber büyükanne ve büyükbaba ile onların çocuklarını kapsar.

Zümre sisteminin kendine özgü bazı özellikleri bulunur ve mirasçı olabilmenin koşulu bir zümreye dahil olabilmektir. Bir zümrede bulunan mirasçı sonraki zümrenin mirasçılığını engellerken zümrede miras bırakana yakın olan hısım kendinden sonraki hısımların mirasçılığını engellemektedir.

Miras Hukuku Hukuki Danışmanlık

Miras hukuku ile ilgili olarak evlatlığın ve altsoyun mirasçılığı ile ilgili olarak da bazı kurallara göre hareket edilmesi zorunludur. Evlatlığın mirasçı olabilmesi için geçerli olan koşullardan biri müiras bırakanın ölümünden önce evlatlık işlemlerinin tamamlanmış ve devam ediyor olmasıdır.

  • Evlatlık ve altsoyu saklı paylı mirasçılar olarak kabul edilir. Birinci zümredeki mirasçı olarak kabul gören evlatlık bundan dolayı sonraki zümredekilerin mirasçılığı için engel teşkil eder. Evlatlık ve altsoyu evlat edinenin yasal mirasçısı olarak kabul edilirken kan hısımlarının mirasçısı olamamaktadır.
  • Evlatlık bağı evlat edinenle evlat edinilen arasında oluşan bir bağdır. Bu ikisi arasında geçerli olan bağ evlat edinenin kan hısımlarını kanunen bağlamamaktadır. Bunun yanı sıra evlat edinilen kişi evlat edinenin kan hısımları ile akraba bağına sahipse bu durumda mirasçılık mümkün olabilmektedir.
  • Miras hukuku kapsamında eşin durumu da ayrıca ele alınır. Eş miras bırakan vefat ettiğinde sağ ise yasal mirasçı olarak kabul edilir. Bir zümreye dahil olmayan eşin durumu da yasal mirasçı olarak kabul edilmesinden kaynaklanırken hangi zümre ile mirasçı olacaksa pay oranı da buna göre belirlenir.
  • Eşin birinci zümreyle paya oranı ¼ olurken ikinci zümrede bu oran 2/4’tür. Üçüncü zümre söz konusu olduğunda pay oranı ¾ olur. Miras bırakan açısından şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflarda vasiyetname ve miras sözleşmesi devreye girer.
  • Vasiyetname olarak adlandırılan kavram tek taraflı ölüme bağlı tasarruf işlemi olarak adlandırılır. Vasiyetnameler; el yazılı, resmi ve sözlü olmak üzere üç şekilde düzenlenebilir. Miras sözleşmesi ise iki taraflı bir hukuki işlemdir. İstisnalar olmasına rağmen bu tür sözleşmelerden tek taraflı olarak geri dönülemez.

Miras hukuku ile ilgili olarak ortaya çıkan durumlardan biri de vasiyetnamelerdir. Vasiyetname hazırlayacak olan kişinin ayırt etme gücüne sahip olması zorunlu olurken on beş yaşını da doldurmuş olması gerekir.

Miras sözleşmesi içinse ayırt etme gücüne sahip olmanın yanı sıra ergin olmak da gerekir. Ayrıca kişinin kısıtlı bulunmaması da zorunludur. Bu hukuk dalı kapsamlı oluşu ile dikkat çekerken alanında uzmanlık isteyen bir branştır.

Bundan dolayı da kişilerin haklarının sağlanabilmesi açısından yetkinlik sahibi avukatlar aracılığı ile temsil edilmeleri önem taşır. Miras hukuku avukatlarının bu alanda tecrübe sahibi olmalarına bağlı olarak hak kayıplarını önleme konusunda başarılı çalışmalar yaptıkları görülür. Bundan dolayı da hukuki her tür işlem için savunma makamı olarak da bilinen avukatlardan destek alınması önemlidir.

Miras Hukuku Avukatı

Miras hukuku içinde yer alan vasiyetname hazırlanma koşulları söz konusu olduğunda el yazılı vasiyetnamelerin yanı sıra resmi vasiyetnamelerden de söz etmek gerekir. El yazılı vasiyetname hazırlanması açısından oldukça kolay olmasına rağmen çeşitli sakıncaları da bulunur. Kolay tahrip olması, bir yere tevdi edilmediği takdirde kaybolma riskinin olması gibi çeşitli sakıncaları vardır.

El yazılı vasiyetnamede gün ay ve yıl şeklinde tarih olması, başından sonuna kadar el yazısı ile ve miras bırakan tarafından yazılması, imzalı olması şarttır. Saklanacağı zaman da açık ya da kapalı olarak noter, sulh hâkimi gibi yetkililere bırakılabilir.

Resmi vasiyetnameler noter ya da sulh hâkimi karşısında düzenlenirken 2 adet de tanığa gerek duyulur. Bu vasiyetnameler resmi olarak adlandırılır. Bu vasiyetnameler kapsam olarak daha açıktır. Resmi vasiyetnameler yapılırken okuma yazma bilmeyenlerin de hazırlatabilmesi mümkündür.

Miras hukuku içerisinde yer alan vasiyetname türlerinden biri de sözlü vasiyetnamelerdir. Bu vasiyetnameler hazırlanırken olağanüstü şartların vuku bulması gerekir. Olağandışı koşulların yanı sıra diğer vasiyetname türlerini hazırlamaya müsait imkanların olmaması da bir zorunluluk olarak karşılaşır.

Yakın bir ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilişi, hastalık, savaş, diğer vasiyetnamelerden herhangi birini yapma koşullarının olmaması gibi nedenlerle sözlü vasiyetname hazırlanabilmektedir. Bunun yanı sıra bu koşulların sağlanması için bazı ayrıntılar dikkate alınır.

Miras bırakan terekesi için gerçek veya tüzel kişileri mirasçı olarak tayin ettiğinde bu durum mirasçı atama olarak adlandırılır. Bu mirasçılar tanımlanırken atanmış mirasçı olarak bilinir. Bunun yanı sıra miras bırakan saklı paylı mirasçıyı mirastan uzaklaştırma hakkına da sahiptir. Bu haklarını kullanabilmesi içinse hukuki koşulların sağlanmış olması zorunludur. Mirasçılıktan çıkarılmak için miras bırakana ya da yakınlarına karşı ağır bir suç işlemiş olmak, aile hukukundan doğan ödevleri yerine getirmemek gibi çeşitli nedenleri olabilir. Buna karar verilirken de objektif ve sübjektif unsurların gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılır.

Miras hukuku kapsamında ölüme bağlı tasarrufların iptaline ilişkin dava açılacağı zaman bazı şartların sağlanmış olması gerekir. Ölüme bağlı tasarruf yapıldığında ehliyetsiz olma, şekil kurallarına aykırılık durumu, miras bırakanda var olan irade bozuklukları, ölüme bağlı tasarrufun hukuken geçersiz olması gibi sebepler iptal nedenleri arasında kabul edilir.

Bu durumda da iptal davası açılabilir. Davacı hak sahibi olduğunu öğrendikten sonra 1 yıl içinde bu davayı açabilir. Vasiyetnamenin açılmasından itibaren davalı iyiniyetli ise 10 kötü niyetli ise 20 yıl geçtiğinde dava düşer.

Bu hukuk dalında yer alan tenkis davaları da saklı paylı mirasçılar için geçerli olurken saklı paylı mirasçılar bu dava sonucunda haklarına kavuşabilir. Saklı paylı mirasçı haklarının ihlal edildiğini öğrendiğinde 1 yıl içinde dava açmalıdır. Aksi halde hak kaybı yaşar. Vasiyetname açıldıktan sonra bu süre 10 yıldır.

Miras hukuku ile ilgili olarak çeşitli sorun yaşayanların başvurması gereken danışmanlar avukatlar olurken bu sayede kişi hak kayıplarının engellenebilmesi söz konusu olur. Başvurulacak mahkemeler ise konunun içeriğine bağlı olarak değişiklik gösterir.

Bu konuda yetkili bir mahkemeye başvurulması gerekirken yetkili mahkemeler murisin son ikametgahında bulunan yer mahkemeleri olur. Miras davasında Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Bunun uyanı sıra tapu tescili gibi konular devreye girdiğinde de Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat edilir.

Call Now Button